27 Haziran 2007 Çarşamba

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Nedir?

Kırım-Kongo Hemorajik Ateş (KKHA),keneler tarafından taşınan Nairovirüs isimli bir mikrobiyal etken tarafından neden olunan ateş, cilt içi ve diğer alanlarda kanama gibi bulgular ile seyreden hayvan kaynaklı bir enfeksiyondur. Son yıllarda tedavide görülen gelişmelere rağmen, bu enfeksiyonlarda ölüm oranları hala yüksektir.

Keneler Nasıl Tanınır ve Nerelerde Bulunur?
Keneler otlaklar, çalılıklar ve kırsal alanlarda yaşayan küçük oval şekillidir. 6-8 bacaklı, uçamayan, sıçrayamayan hayvanlardır. Hayvan ve insanların kanlarını emerek beslenirler ve bu sayede hastalıkları insanlara bulaştırabilirler.
Ülkemiz kenelerin yaşamaları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahiptir. Türlere göre değişmekle beraber kenelerin, küçük kemiricilerden, yaban hayvanlarından evcil memeli hayvanlara ve kuşlara (özellikle devekuşları) kadar geniş bir konakçı spektrumları mevcuttur.

Kimler Risk Altındadır?
Hastalık genellikle meslek hastalığı şeklinde karşımıza çıkar.

Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar
Veterinerler
Kasaplar
Mezbaha çalışanları
Sağlık personeli özellikle risk gurubudur.
Kamp ve piknik yapanlar, askerler ve korunmasız olarak yeşil alanlarda bulunanlar da risk altındadır.



Henüz ergin olmamış Hylomma soyuna ait keneler, küçük omurgalılardan kan emerken virüsleri alır, gelişme evrelerinde muhafaza eder; ergin kene olduğunda da hayvanlardan ve insanlardan kan emerken bulaştırır.
Kuluçka Süresi Ne Kadardır?
Kene tarafından ısırılma ile virüsün alınmasını takiben kuluçka süresi genellikle 1-3 gündür; bu süre en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan, ifrazat veya diğer dokulara doğrudan temas sonucu bulaşmalarda bu süre 5-6 gün, en fazla ise 13 gün olabilmektedir.
Belirtileri Nelerdir?
Ateş
Kırıklık
Baş ağrısı
Halsizlik
Kanama pıhtılaşma mekanizmalarının
bozulması sonucu;
- Yüz ve göğüste kırmızı döküntüler
ve gözlerde kızarıklık,
- Gövde, kol ve bacaklarda morluklar
- Burun kanaması, dışkıda ve idrarda kan görülür
- Ölüm karaciğer, böbrek ve akciğer yetmezlikleri nedeni ile
olmaktadır.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşinin Tanısı Nasıl Konulur?
Kanda virüse karşı oluşan antikorların taranması tanı için en sık kullanılan yöntemdir. Bu göstergeler hastalığın başlangıcından sonra 6. günden itibaren belirlenebilir.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Nasıl Kontrol Edilir ve Nasıl Korunulur?

Hastalığın bulaşmasında keneler önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle kene mücadelesi önemlidir fakat oldukça da zordur.
1. İnsanlar kenelerden uzak tutulabilir ise bulaş önlenebilir. Bu nedenle de mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınmak gerekir.

2. Kenelerin yoğun olabileceği çalı, çırpı ve gür ot bulunan alanlardan uzak durulmalı, bu gibi alanlara çıplak ayak yada kısa giysiler ile gidilmemelidir.

3. Bu alanlara av yada görev gereği gidenlerin lastik çizme giymeleri, pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları,

4. Görevi nedeni ile risk grubunda yer alan kişilerin hayvan ve hasta insanların kan ve vücut sıvılarından korunmak için mutlaka eldiven, önlük, gözlük, maske v.b. giymeleri gerekmektedir.

5. Gerek insanları gerekse hayvanları kenelerden korumak için haşere kovucu ilaçlar (repellent) olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. (Bunlar sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabilmektedir.)

6. Haşere kovucular hayvanların baş veya bacaklarına da uygulanabilir; ayrıca bu maddelerin emdirildiği plâstik şeritler, hayvanların kulaklarına veya boynuzlarına takılabilir.
7. Kenelerin bulunduğu alanlara gidildiği zaman vücut belli aralıklarla kene için taranmalıdır.

8. Vücuda yapışmış keneler uygun bir şekilde kene ezilmeden, ağızdan veya başından tutularak bir cımbız veya pens yardımıyla sağa sola oynatarak alınmalıdır. Isırılan yer alkolle temizlenmelidir. Mümkünse kenenin tanı için alkolde saklanması uygun olur.
(detaylı bilgi için http:/kidshealth.org/parent/general/body/tick_removal.html)

9. Diğer canlılara ve çevreye zarar vermeden, haşere ilacı (insektisit) ile uygulamanın uygun görüldüğü durumlarda çevre ilaçlanması yapılabilinir.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşinin Tedavisi Nedir?
Hastalığın kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Hastaya destek tedavisi yapılmalıdır.
Konuyu Hazırlayan: Dr Alp Akay - Başak Soyluoğlu
Kaynaklar:
http://www.saglik.gov.tr/
www.tvhb.org.tr/
http://www.medicine.ankara.edu.tr/fakulte/files/20054_9
www.cdc.gov/ncidod/dvrd/spb/mnpages/dispages/cchf.htm
www.medicine.ankara.edu.tr/fakulte/files/20054_9
http://www.hssgm.gov.tr/
http://www.cumhuriyet.edu.tr/

Kırım kongo biyolojik silah listesinde

Kırım kongo biyolojik silah listesinde Keneler vasıtasıyla bulaşan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünün, "biyolojik silah" olarak listelerde yer aldığı belirtilerek, resmi makamların bu konuda araştırma yapması istendi.

Ceyhan Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Koordinatörü Op. Dr. Fatih Karayandı, Türkiye'de bu yıl 10 kişinin ölümüne sebep olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünün, "biyolojik silah" olarak listelerde yer aldığını belirterek, resmi makamların bu konuda araştırma yapması gerektiğini söyledi.
Karayandı, yaptığı açıklamada, ölümcül hastalığın ilk kez 1944 yılında Kırım'da görülmesi nedeniyle bu bölge ismiyle tıp literatürüne girdiğini, 1954 yılında Kongo'da aynı hastalığın salgın halinde yaşanması nedeniyle Kırım Kongo Kanamalı Ateşi adını aldığını belirtti.
Hastalığın 400 bin Türk'ün ana vatanı Kırım'dan sürgün edilmesinin ardından, Sovyet askerlerinde görüldüğünü anlatan Karayandı, kenelerin taşıdığı "Nairovirüs" adlı virüsün, Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) tarafından ve Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan Kimyasal ve Biyolojik Terörizm Raporu'nda biyolojik savaş ajanları arasında gösterildiğini hatırlattı.
Hastalığın çıktığı tarih olan 1944'ün bir tesadüf olmadığını ve bu nedenle biyolojik silah olarak kullanma riskinin arttığını ifade eden Karayandı, şunları söyledi: "Kırım'da ilk görüldüğü tarihin 1944'e rast gelmesi, Kırım Tatarlarının korkunç sürgününden sonra ilk kez Sovyet askerleri arasında görülmesi, adeta Allah'ın Sovyetlere bir cezası gibi. Bu mikrobun Sovyetler tarafından Kırım Tatar nüfusunu kırmak için keneler yoluyla bulaştırılmış olması ihtimali de bulunmaktadır. Elbette Kırım-Kongo kanamalı hummasının biyolojik silah olarak kullanımı hakkındaki bilgiler çok sınırlı ve komplo teorilerinden öteye gidemiyor. Yine de virüsün biyolojik silahlar listesinde yer alması, belirli bölgelerde yayılması, bu konudaki şüpheleri arttırıyor. 1944 yılında Almanya ve Rusya savaş halindeydi. Kırım'da çok önemli bir bölgeydi. Bu nedenle buradaki toplu ölümlerin sebebi kenenin biyolojik silah olarak kullanılmasından kaynaklanabilir."
Hastalığın göçmen kuşlarla yayılma gösterdiğini ve Türkiye'de en çok Tokat ve Yozgat'ta görüldüğünü kaydeden Karayandı, bu yılda yaz aylarının başlamasıyla birlikte 172 vaka görüldüğünü ve 10 kişinin hayatını kaybettiğini vurgulayarak, "Ölüm oranı yüksek, ateşli bir viral hastalık olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ciddiye alınmalıdır. Hastalığın son yıllarda Türkiye'de artmamasının sebebi ise doktorların bu alanda kendilerini geliştirmesi ve teşhisinin konuluyor olmasıdır. Bunun yanı sıra vatandaşların da bu konuda medya aracılığıyla bilinçli bir hale gelmesinin büyük bir payı var. Ancak Türkiye çok önemli bir yere sahip olduğu için virüsün biyolojik silah olabileceği ihtimaline karşılık devletin resmi makamları çalışma yapmalıdır. Şu ana kadar bu konuda resmi ve bilimsel bir veri elimizde yok ancak devletin resmi kurumları araştırmalarını yapıyordur" diye konuştu.
Kaynak:AA

15 Haziran 2007 Cuma

Kavun Yetiştiriciliği

Kavun bitkisi ılık, sıcak, güneşli bir hava istemektedir. Kavunlarda gündüz sıcaklığı 20-25°C, gece sıcaklığı 18°C dolaylarında olmalıdır.
EN İYİ TOPRAK
Derin, iyi havalanabilen, besin maddelerince zengin kumlu-tınlı veya tınlı-kumlu toprakları tercih etmeliyiz. Soğuk ve ağır killi topraklarda yapraklar sararır, gövdeler çürür ve bitkiler ölürler, kavun tohumlarının iyi bir çimlenme gösterebilmesi için uygun ortam sıcaklığı 25-30°C dir. toprak sıcaklığı ise asgari 15°C olmalıdır.
YÜKSEK NİSBİ NEM İSTER
Serada kavunların yetiştirme devresinde nisbi nem bakımından istekleri, gece % 80 gündüz ise % 50-65 dolayındadır. Hiçbir zaman nisbi nemi % 40'ın altına düşürmemek gerekir. GENELDE İLKBAHAR ÜRETİMİ YAPILIR
Kavun üretimi genel olarak ikinci mahsul yetiştiriciliği şeklinde yani ilkbahar sezonunda yapılır. İlkbahar sezonun da kavun yetiştirmede en uygun tohum ekimi zamanı 15 Aralık-7 Ocak tarihleri olarak tespit edilmiştir. Bu tarih serada bı3lunan 1. mahsül durumuna göre erkene veya ileriye alınabilir. Bildiğiniz gibi kavun gelişebilmesi için yüksek bir toprak sıcaklığı istediğinden erken ekim çok büyük avantaj sağlamamaktadır. Seraya dikim zamanıda yine 1. mahsule bağlı olarak 15 Ocak-15 Şubat arasında değişir.
FİDE NASIL YETİŞTİRİLİR?
- Fide yetiştirmesi hıyara çok benzemektedir.
Fide harcı yeteri kadar su-hava ve besin maddesini ihtiva etmelidir. Yine çiftlik gübresi, toprak ve kum karışımından hazırlanır veya torf kullanılır.
TORBALARA EKİM
Kavun tohumları daha önceden hazırlanmış olan plastik torbalara derine kaçmamak kaydıyla, yüzlek olarak ekilirler. Hafifçe sulanır ve üzeri polietilen örtüyle örtülür, çıkış başladıktan sonra bu örtü kaldırılır, eğer imkan var ise fidelikte yetiştirilen bu fide torbalarının üzerine alçak tünel tesis edilebilir, bu tesis hem gelişmeye yardımcı olur hem de dondan koruma için bir önlemdir. Toprak yüzüne çıkan bitkilerin ihtiyaç durumuna göre sulama ve diğer gerekli bakım işlemleri yapılır.
SERAYA FİDE DİKİMİ
Kavun dikilecek sera bir önceki mahsul serayı terlettikten sonra dekara 6-8 ton çiftlik gübresi serilerek güzelce sürülür, eğer toprakta hastalık amilleri varsa gerekli ilaçlamâ yapılır, zira şu anda serada yetiştirilen mevcut kavun çeşitlerinin toprak hastalıklarına karşı mukavemeti yoktur.
TEMEL GÜBRELEME ŞART
1. sürümden sonra toprak analiz raporlârı esas olmak üzere taban gübrelemesi yapılır. Eğer ortalama bir değer vermek gerekirse dekara 10 kg azot, 20-25 kg fosfor, 20-25 kg potas sağlayacak şekilde gübre verilir, 2. sürüm yapılır, toprak tesviye edilir.
MASURA SIRTINA DİKİM YAPILIR
Sürülüp tesviye yapılan seraya 50x50x100 cm dikim sistemine göre masuralar hazırlanır। Hazırlanan masuralar üzerine 50 cm aralıklarla dikim çukurları açılır, açılan bu çukurlara ilaçlı suya batırılan fide, torbalarından çıkartılıp, yerine konur ve can suyu verilir.
SULAMA ÖNEMLİDİR
Kavunda dar ve geniş aralara verilen birinci sudan sonraki sulama önem arz eder. İkinci sulamayı yapabilmek için bitki mutlak su ihtiyacı belirtileri göstermediği taktirde meyvelerin yumurta büyüklüğüne kadar gelmesini beklemek gerekir. Bu sulamayı zamanında yapabildikten sonra daha sonraki sulamalar bitki ve toprak durumuda gözönünde bulundurularak 5-7 gün arasında değişir.
SULAMA SUYU ILE GÜBRE
Toprak hazırlığında da anlatıldığı gibi temel gübreye ilave olarak bitki gelişme durumu gözönünde bulundurularak 5 kg Azot'ta sulamalarla birlikte toprağa verilir. Eğer imkan varsa meyvelerin irileşmeğe başladığı dönemde çiftlik gübresi şerbet şeklinde bitkilere verilir.
ÇAPA YAPILIR
Birinci salamadan sonra toprak tava gelince dar ve geniş aralara düz bir çapa yapılır, birinci çapalamadan sonra yine toprak tav durumuna göre arıklama çapası yapılır. Bundan sonraki çapalama eğer mümkün olursa, bitki ipe alınıncaya kadar ot çapasıdır.
ASKIYA ALMAK GEREKIR
Kavunlarda ipe alınma hıyarlarda ki gibi olmakla beraber, bitkiler üzerinde, daha ağırca bulunacak meyvelerin yükünü çekecek kuvvette yine üstteki tele paralel istikamette ikinci bir tel veya ip yerden 5-10 cm yükseklikten çekilir. Bu iki tel birbirine askı ipi ile bağlanır. Bitkiler uzadıkça bu bağlantı ipine sardırılır. Eğer bitkilerin aşağıya kayma tehlikesi söz konusu olursa o takdirde takriben her 25- 30 cm de bitki sıkıştırılmayacak tarzda bağlama ipine yine bağlanır.
BUDAMA NASIL?
Kavunda erkencilik ve kaliteli meyve sağlamak için budamaya gerek duyulmaktadır. Ülkemizde 2 adet budama metodu uygulanmaktadır.
1. Metod: Bitkilerin ana gövdesi üzerinde meydana gelen yan sürgünler 50 cm'ye kadar tamamen alınmakta, bundan sonra meydana gelen sürgünler 1 meyve 2 yaprak üzerinden tele kadar budanmakta telden sonra serbest bırakılmaktadır.
2. Metod: Bitkilerin 2 veya 4 gerçek yaprak üzerinden tepe sürgünü kesilmekte meydana gelen en kuvvetli yan sürgün ana gövde olarak geliştirilmekte ve bu gövdeden meydana gelen ikinci yan sürgünler 1 meyve 2 yaprak üzerinden tele kadar budanmakta, telden sonra serbest bırakılmaktadır.
TOZLANMA YARDIM İSTER
Kavunlar partenokarp meyve tutma özelliğine sahip değildir. Meyve tutumunun sağlanması için tozlanma ve döllenmeye gerek vardır. Tozlanmanın arılarla yapılması en emin bir yoldur, fakat bunun uygulamasının zor olacağı düşüncesiyle tozlamaya elle yardım etmekte fayda vardır. Döllemenin yeterli olmayışı meyvelerin şekil bakımından düzgün olmamasına neden olur. Şekil 7. Serada kavun üretimi.
HASAT NE ZAMAN?
Kavunlarda hasat zamanı tesbitinde meyve kabuk rengi değişiminden yararlanılır. Ayrıca meyve ağırlığının artması, meyvanın dip kısmının yumuşaması ve aromatik bir kokunun oluşması önemli kriterlerdir. Olgunlaşan meyveler makas veya bıçak ile 4-5 cm saplı olarak kesilir ve özel ambalajlarda pazarlanır.
VERİM
Bitki başına 4-6 adet meyve alınır. Ağırlık çeşit iriliğine göre farklı olmaktadır. Ama genelde sera çeşitlerinde ortalama meyve ağırlığı 1,5-2,5 kg arasında değişir. Dekara 2-5 ton arasıdır.
Alıntı: http://www.konyatarim.com/index.asp?id=22&ay=35&yil=2002
Tarımda iyi bir kaynak niteliğinde Konya tarıma teşekkürü borç biliriz..

11 Haziran 2007 Pazartesi

Yenilen Güzellik




Görünümleri çok çekici bir yandan alımlı hiç görmedik bu çiçekler ne diyebilirsiniz..Oysaki onlar tarladan bahçeden sofranıza sunulan sebzeler!!(Hangi sebzeler oldukları bak. yazının sonu)



Sebzeler görünüşleri itibariyle pek ala peysaj amaçlıda kullanılabilir.Dış ülkede çeşitli ekipmanlarla hobi amaçlı yetiştiricilikler çok yaygın.Bizde apartman dairesinde olsakta balkonumuzda domates biber salatalık neden yetiştirmeyelim:D





Örneğin salatalık çiçekleri sabahları 10 sıraları hiç duymadığınız bir parfüm yayıyorlar o kadar güzelki mest olmak işten değil..Kahvenizi yudumlarken keyfinize keyif katacağınız kesin..


Başta şaçma gelebilir ama onları gördüğünüzde ve en keyiflisi tattığınızda kokladığınızda fikrinizden vazgeçip tutkunu olabilirsiniz.Özellikle bodur meyve ağaçları..Hayal edin balkonda pembe renkleriyle sizi alıp götürecek ardından bir kol mesafesinde uzanıp kan kırmızı kirazınızı koparıyorsunuz tek yapmanız gereken keyfini çıkarmak...

İşte yaşamın keyfi..
(kavun bamya biber)

10 Haziran 2007 Pazar

Gelecek Vaat Eden Bitkiler-Kapari


“kedi tırnağı”, “kargakavunu”, “menginik”, “devedikeni”,”keper”, “kepere”, “gebere” otu.
Saydıklarımız kaparinin ülkemizin değişik yörelerindeki adları.Öyle sanıyoruz ki bu sözcüklerden hiç olmazsa birini duymuş olmalısınız.Çünkü kapari,ülkemizde doğal olarak yetişen bir bitki türü.

Belki bahçenizde zaman zaman kendini gösterecek olsa hemen budayıp kurtulmaya çalışıyorsunuz, toprağı sımsıkı kavrayan, dal budak salarak geniş bir yayılma gösteren köklerden kurtulmanız bir türlü mümkün olmuyor.Çabanız boşuna , çünkü; kaparinin kökleri, toprakta metrelerce derinlere inebiliyor.Yaşama bu kadar sıkı sıkıya sarılması insanoğlunun bu yakıp yıkma, yok etme eğilimini bildiğinde midir nedir?Belki de kimi zaman, verimsiz olduğu için hayvan yemi niyetine fığ, burçak, mürdürmek ekerek değerlendirdiğiniz;bir türlü satıp elinizden çıkaramadığınız kıraç arazinizde , nasıl yayıldığına akıl erdiremediğiniz yeşil bir çalı olarak çıktı karşınıza.Hani merakınızı yenemeyip kırmızı küçük karpuzları andıran yemişlerin tadına baktınızda acı mı acıydı...Nereden bilirdinizki;Almanlar, bu kırmızıminik karpuzcukların salamurasını, sosunu 472 çeşit, evet tam 472 çeşit yemekte kullanmakta.Nereden bilebilirdiniz ki ; İspanyollar, yılda 20 milyar dolar kazandıkları tomurcukları nedeniyle kapari bitkisini “Milli Bitki”ilan ettiler ve Devlet Korumasına aldılar.

Tabii;kapari bitkisinin gerek köklerinden, gerek yapraklarından gerekse meyvelerinden ilaç sanayiinde pek çok hastalığa deva olacak ilaçların üretiminde yararlanıldığını da bilmiyor olabilirsiniz.

“Küçük girişimler, büyük tehlikenin önleyicisi olur çoğu zaman.”Kapari “Toprak kanseri olarak da tanımlayabileceğimiz erozyonun önlenmesinde yeni bir umut”“Orman köylümüzün kalkınmasında mucizevi bir bitki”“Baraj havzalarımızda baş gösteren sinsi canavarla-erozyonla mücadele ederken bize zaman kazandıracak” bir bitki.Yetkililer 1 milyon kapari fidanının öncelikle Güneydoğu olmak üzere İç ve Doğu Anadolu bölgelerimizdeki orman köylümüzün kullanımına sunulucağını en geç üç yıl sonrada meyvelerini toplayacağımızı söylüyor,”Bir kere dikilmeye görsün;değil çocuklarımız, torunlarımız bile yararlanabilecek.Yılda 5 ay tomurcuklarını toplayacaklar, o kadar...Öylesine zahmetsiz”diyor.Kapari bir kere dikilmeye görsün;değil çocuklarımız, torunlarımız bile yararlanabilecek. “Düşünün” diyorlar..”Çok değil 30 yıl sonra erozyondan kurtulmuş olacağız ;orman köylümüz de kalkınacak, kalkındıkça da bilinçlenecek..Ormanlarımızı biz değil, bizden önce onlar koruyacak, sahip çıkacak....Düşünün” diyorlar...” Anlatmak gerek !Çiftçimize, ihracatçımıza;girişimci ruhu taşıyan herkese bu bitkinin meziyetlerini anlatmak gerek.Biz yazıktır ki çok geç kaldık.Avrupa bu bitkiyi çok uzun zaman önce keşfetmiş.Daha fazla zaman kaybedilmemeli.
Yeterince tanıtım yapılmadığı için olsa gerek , ülkemizde yaygın bir şekilde tüketimi yok kaparinin.Yalnız büyük kentlerimizin süper marketlerinde,ithal kavanozlarda karşımıza çıkıyor.Alıcısı kıyamet.Her yıl tonlarca dış ülkelere ihracatı ülkemizde 1990 yılından beri yapılıyor.Tomurcukların kilo başına ortalama ihraç fiyatı 2-3-4 Amerikan Doları.Yılda ortalama 3000-5000 ton ihraç yapılmakta.Bir hesap edelim:Her yıl ortalama 12 milyon dolarlık döviz girdisi.Hem üreticinin cebi doluyor hem devlet kasası.Hesap ortada.Tomurcuklar bal gibi dolar açıyor.Üstelik Pazar sıkıntısı da yok:Avrupa Birliği Ülkeleri ve ABD’den her yıl katlanarak artan bir talep var.Sadece bu ülkeler de değil.İhracatçılar Birliğinden aldığımız verilere göre:Salamura ve işlenmemiş olarak başta Almanya ve ABD olmak üzere Norveç,İspanya, Avusturya, Belçika,Danimarka, Fransa, İngiltere, İsviçre, İsveç, İtalya,Holanda gibi Avrupa Birliği Ülkeleri ile Avustralya, Kanada, Bahreyn, Kuveyt, Güney Afrika Birliği, Brezilya,İsrail ve Japonya’ ya ihraç edilmekte.İspanya başta olmak üzere bazı ülkeler, kapariyi hem üretiyorlar hem de ürettikleri ile yatinmeyip ham kapariyi (işlenmemiş) ithal edip işleyerek mamül olarak iç ve dış piyasaya sürüyorlar.Çünkü işlenmiş kapari ihracatı daha karlı.Girişimcilere duyurulur.Söke’de üretime geçen bir fabrika ile kapari sosu üretiliyor.Kapari sosunu Dünyada yalnızca Türkiye ve Fas üretiyor.Üretim birkaç katına çıksa dahi Pazar hazır.Zira yurt dışından yapılan taleplerin ancak bir bölümü karşılanabilmekte.Kaparinin en kıymetlisi, en sevimlisi, en bereketlisi Denizli’nin kıraç topraklarında yetişiyor.Kaparinin minik tomurcuklusu makbul.İşte Denizli’de yetişen de bu cinsi:1.kalite
Türkiye’de kalite yönünden üç ana grup ürün var:Ege malı Güneydoğu malı Sahil malı
Alıntı:Gameks http://www.kapari.com/kapari/
Resimler Webden alıntıdır.