22 Ocak 2011 Cumartesi

Gökyüzünde Tarım Skyfarming

2050 yılında, dünya nüfusunun % 80’inin şehir merkezlerinde ikamet etmesi bekleniyor. Üretimin azalmaması için bilim adamları günümüz ve geleceğe yönelik tasarımlar geliştiriyor. Gökyüzü tarımı da bunlardan biri…
Gökdelenlerde tarım üretimi (skyfarming), şehri ve tarımı birbirine bağlayabilecek rüya gibi bir proje. Kolombiyalı bilim adamları gökdelen binalarında tarım üretimi yapmanın küresel ısınmayı ve New York’un çevre kirliliğini bir ölçüde önleyeceğini düşünüyorlar. Şehirde, kapalı alanda tarım yapmayı hedefleyen projede üretim, yüksek teknoloji ile destekleniyor. Binanın tasarımı Rolf Mohr’a ait.

1) Solar Panel

Dikey çiftliğin enerjisinin çoğu, pellet güç sistemi ile sağlanır. Bu güneşle ilgili panel, güneşi görecek şekilde döner ve güneşin sıcaklığının, en yüksek olduğu zaman en çok kullanılan iç soğutma sistemi için enerji sağlar.

2) Rüzgâr Helezonları

Güneş enerjisine bir alternatif ( veya bir tamamlayıcı) , Cleveland üniversitesinde bir mühendislik profesörü tarafından düşündü. Geleneksel yel değirmenleri, şehirler için fazla büyüktür; Rüzgâr kule tepesi, havayı yukarı doğru dönmesi için küçük kürekleri kullanır tıpkı bir vida gibi.

3) Cam Paneller

Titanyum oksit kaplama, kirletici maddeleri toplar ve yağmur damlalarını engeller; Yağmur camdan aşağı kayar, ışığı azami derecede geçirip, kirletici maddeleri temizler. Oluklar, filtreleme için suyu toplar.

4) Kontrol Odası

Dikey çiftliğin tüm kontrolleri (sulama, sıcaklık kontrolü vb. gibi) 24 saat buradan gerçekleşir.

5) Mimari

Dairesel tasarım, en verimli bir şekilde boşluğu kullanır ve merkeze maksimum ışığa izin verir. Modüler tasarımı dayanıklılık, esneklik sağlar.

6) Ürünler

Dikey çiftlikte meyveler, sebzeler, tahıllar ve hatta kümes hayvanları, balık yetiştirilebilir. İklim bozuklukları sebebiyle üretim miktarı azaldığında alternatif olabilir. Yılda 50,000 insana yetecek besin üretebilir.

Dikey çiftlikte sadece, ekinler büyümez; O aynı zamanda, artıklardan kendi gücünü oluşturur ve atık suyu temizler.

1) Evapotranspiration Geri Alınma Sistemi

Her katta tavanın içinde bulunan borular yardımıyla nemi yoğunlaştırarak su halinde toplar, bir araya getirir.

2) Borular

Çalışma prensibi tıpkı sıcak bir günde soğuk içeceğin bulunduğu şişenin terlemesi gibidir. Ortam nemi içinden süper soğuk akışkan geçen borulara temas ettiğinde yoğunlaşır, böylece su toplanmış olur. Bu yöntemle çiftlikte yılda 60 milyon galon su toplanabilir.

3) Atık Su Arıtma Sistemi

Atık su sistemde önce filtre sonra sterilize edilir. Elde edilen su içilemez yapıdadır ama şehirlerden her yıl nehirlere 1,4 milyar galon atık su bırakıldığı düşünülürse sulama suyu olarak kullanılması çevreye çok büyük bir katkı sağlayacağı kesindir. Bazı şehir alanlarında park ve bahçelerde de bu şekilde sulama yapılmaktadır.



4) Mibzerler(Hasat ediciler)

Günümüzde de pek çok farklı şekilde hasat makinesi bulunmaktadır. Bunun özelliği ise reflaktometre yardımıyla ürünün olgun rengini tanıyarak hasat işlemini gerçekleştirmesidir.

5) Yetiştirme Ortamı

Maksimum alan yetiştiricilik açısından önemlidir. Eğer küçük ekinler ekilirse aynı ortamda birden fazla tür yetiştirilebilir. (Resimdeki askı domatesler gibi)

Farklı projelerde Hydroponic de (suda yetiştirme) mevcuttur.

6) Havuz

Sulama yapıldıktan sonra drene olan su borular yardımıyla burada toplanır dinlenerek filtre sistemine gönderilir.

7) Besleme sistemi

Tıpkı bir yazıcı gibi bitkileri tarar, çift yönlü mekanizmasıyla programlandığı şekilde sulamayı yapar, ihtiyaç gösteren bitkilere ışık sağlar.




8) Pellet Enerji Sistemi

Dikey çiftlikteki bir başka enerji çeşidi de bitkilerin yenilemeyen kısımlarından(örn. mısır gövdesi) elde edilen yakıttır.

9) 10) 11) Pelletler

Bitki artığı, tozla işleme tabi tutulur (9), Sonra kurutma yapılarak pelletlerin boyları küçülür (10), yakılır, buhar enerjisi oluşur (11). Buharda elektrik enerjisine tribünler ile dönüşür.

Skyfarming’in farklı örnekleri dünyada mevcuttur. Eğlencenin merkezlerinden Las Vegas’ta da yeni, yeşil bir sayfa açılıyor.

2010’da tamamlanması öngörülen, 200 milyon dolar’lık proje, dünyadaki ilk dikey ve şüphesiz en yüksek çiftlik olacak. Yatırımcılar bu projeye 72.000 kişiyi besleyecek bir üretim alanı olarak bakıyorlar. Çiftlikte, doğal ortamda ve ideal üretim şartlarında 100 farklı tür sebze ve meyve yetiştirilmesi planlanıyor.

200 milyon dolar maliyet olan projenin en az, yılda 40 milyon dolar gelir elde etmesi bekleniyor.


Dikey tarım alanlarına diğer bir örnek de Toronto’daki Gordon Graff'ın 58 kat yüksekliğindeki SKYFarm projesi. 750.000 m2 tarım alanı sağlayarak, yılda 35.000 kişinin beslenmesini karşılayabilecek. Her bölümünde farklı iklim şartlarının oluşturulacağı bu dikey tarla sayesinde, bölgede yetişmeyen ürünlerin dışarıdan ithal edilmesinin de önüne geçilmiş olacak.





Video:


Britanya’nın Devon kentindeki Paignton hayvanat
bahçesinde hidroponik tarım denemeleri.
(Reuters)




Kaynak: http://www.indigodergisi.com/64/s-ak.htm

19 Mart 2010 Cuma

Nausicaä of the Valley of the Wind-Rüzgarlı Vadi

İnsanoğlu,1000 yıllık dev bir sanayi uygarlığının ardından 7 ateş günü olarak hatırlanan korkunç bir savaşla dünyayı yerle bir etmiştir.Yerkürenin neredeyse tamamı, zehirli bir bataklıkla sarılmış durumdadır.Okyanus rüzgarları Prenses Nausicaä'nın halkına zor da olsa hayatta kalma imkanı vermiş, zehirli bataklığın etkisini azaltmıştır.Prenses Nausicaä'nın doğaya karşı sevgi ve duyduğu saygı,sevecenliği hiç düşünmeden dünya ve insanlık için kendini feda etmesi bir hayal ürününden çok eski efsanelerdeki dünya için kendini feda eden Venüsü akla getiriyor..
Bildiğimiz zamanın öncesinde nükleer patlamaların dünyayı yerle bir ettiği çok büyük bir insan nüfusunun yok olduğu düşünülüyor...Ve insanoğlu yine gelişmeye devam ediyor.İnsanlık insan olduğunu ne zaman unutsa başına doğal bir felaketler geliyor!Her defasında yaratıcının insanlığa ceza verdiğini düşünseler de insan kendi cezasını kendisi kesiyor.Bilinci yerindeyken doğal dengeyi altüst edişi geriye döndürülemez olaylar zincirini başlatıyor.Biz kurunun yanında yanabilecek olanlar ise insanlığın bu yanlıştan uyanmasından başka birşey istemiyoruz.Bu ağır,boğucu uykudan ne zaman uyanabileceksiniz?
http://www.nausicaa.net/wiki/Nausica%C3%A4_of_the_Valley_of_the_Wind

Nausicaä of the Valley of the Wind-Rüzgarlı Vadi from Işıkkerem on Vimeo.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Anayasa Mahkemesi GDO’nun yolunu kesti!

Anayasa Mahkemesinden tarihi karar. 5179 Sayılı Gıda Kanun'un bazı maddelerini iptal etti. GDO'lu ürünlerin kanser, hipertansiyon, osteoporoz, dolaşım ve sindirim bozuklukları hastalığına neden olduğunu belirten yüksek mahkeme, GDO'yu yasalaştıran, Ulusal Gıda Biyo Güvenlik Yasa Tasarı'nında önünü kapattı.
Anayasa Mahkemesi Gıda Kanunun bazı maddelerini iptal gerekçesinde; "Günümüzde gıdaların doğallığını yitirmiş olduğu bir gerçektir. Gıda üretiminde yaklaşık 6000 çeşit kimyasal ve diğer maddeler kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca genetik modifiye gıdalardan söz edilmektedir. Bunlar sağlık açısından insanlarda kanser, hipertansiyon, osteoporoz, dolaşım ve sindirim bozuklukları hastalığı anlamına gelmektedir. Ayrıca zoonoz ve diğer birçok hastalık, gıdalar vasıtasıyla sindirim yoluyla insanlara bulaşmaktadır.
Ülkemizde yapılan bir bilimsel araştırma, ölümlerin % 11’inin kanserden ileri geldiğini ortaya koymuştur. Bu % 11’in önemli diliminin ise, gıda kaynaklı olduğu düşünülmektedir (Pekcan ve Karaağaoğlu, DPT yayınları, 2670, s.45, Mart 2003).
Görüldüğü gibi, halkın sağlığının korunması ve bu maksatla gıda maddeleri ile bu maddeleri üreten işyerlerinin denetiminin yapılmasına ilişkin böylesine önemli bir yasada; Avrupa Birliği tarafından uygulanması zorunlu hale getirilen HACCP (Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları) Sisteminin temel ilkelerine ilişkin düzenlemelerin -hem de eksik olarak-
Anayasaya aykırı bir şekilde asli düzenleme yetkisi devredilerek yönetmeliğe bırakılması ve de “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin yok sayılması; giderilmesi güç veya imkansız durum ve zararlar doğuracağından; iptal davası sonuçlanıncaya kadar iptali istenen hükümlerin yürürlüğünün durdurulması da istenmiştir" dedi.
Bu tarihi karardan sonra Genetiği Değiştirilmiş ürünleri üretim ve tüketimine izin veren Ulusal BiyoGüvenlik Yasa çalışması önünde büyük bir engel teşkil etmesi bekleniyor.
İşte ANAYASA MAHKEMESİ’NİN “GEREKÇE”Lİ KARARI
Kaynak:http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=124185

29 Haziran 2008 Pazar

Bitkiler sıcak yüzünden yükseklere ‘göç ediyor’

Küresel ısınma yüzünden son 10 yılda birçok bitki türü daha yükseklere göç etti. Bitkilerin tırmandıkları mesafenin 29 metre olduğu belirtiliyor.
AA
Güncelleme: 16:05 TSİ 27 Haziran 2008 Cuma
WASHINGTON - Amerikan Science dergisinin haberine göre, uluslararası bir ekip, deniz seviyesinden 2600 metre yükseklikte bulunan 171 orman bitkisinin 1905-1985 ve 1986-2005 yılları arasındaki dağılımını karşılaştırdı. Uzmanlar bu araştırmalarının sonucunda, bu bitkilerin 10 yılda bir ortalama 29 metre tırmandıklarını saptadılar.
Bu gözlemler, iklim değişikliklerinin bitki çeşitlerinin sadece enlem ve boylamdaki dağılımını değil, yükseklikteki dağılımını da etkilediğini gösterdi.Araştırmacılar, bu gözlemlerin, aynı bölgede yaşayan ve aynı karakteristik fizyolojileri paylaşan bitkilerin çoğunun göç etme eğilimi taşıdığı fikrini verdiğini belirtti.Araştırmayı yapan bilim adamlarından, Fransa’nın Nancy kentindeki AgroParisTech adlı kuruluştan Jonathan Lenoir, bu eğilimlerin yüksek rakımda yaşayan bitki çeşitlerinin iklim değişikliğine daha duyarlı olduğu tezini doğruladığını söyledi.
Kaynak

2 Nisan 2008 Çarşamba

Genetiği değiştirilmiş tohumlar yıllarca kalıyor

Bilim adamları bazı genetiği değiştirilmiş ekinlerin tohumlarının toprakta en az 10 yıl kalabildiğini tespit etti. Bu da genetiğiyle oynanmış organizmaların bir kez doğaya bırakıldıktan sonra kontrol altına alınamadığını gösteriyor.
AA
Güncelleme: 16:36 TSİ 02 Nisan 2008 Çarşamba
ANKARA - İsveç’te 10 yıl önce deneysel amaçlı ekilen bir kolza tarlasında yapılan araştırmada, yıllarca tohumların çıkarılması için süren yoğun çabalara karşın, genetiği değiştirilmiş türlerin hala büyüdüğü görüldü.
Araştırmada, genetiği değiştirilmemiş tohumların bu kadar uzun süre dayanmadığı görülürken, bunun genetiğiyle oynanmış organizmaların bir kez doğaya bırakıldıktan sonra kontrol altına alınamadığını gösterdiği yorumu yapıldı.Lund Üniversitesi’nden araştırmayı yürüten ekibin başkanı Tina D’Hertefeldt, 10 yıl önce başlattıkları gözlem sonucunda elde ettikleri verilere çok şaşırdıklarını belirtti. Araştırma sonuçlarını Biology Letters dergisinde yayımlayan bilim adamları, genetiği değiştirilmiş kolza bitkisinin bulunduğu araziye, bitkileri öldüren kimyasallardan önemli miktarda püskürtüldüğünü, ardından bu bitkilerin tek tek bulunarak söküldüğünü ifade ederek, normal bir çiftçinin arazisinde yapılandan daha çok çaba ortaya konduğunu kaydettiler. Ancak, 10 yıl sonra 15 genetiği değiştirilmiş ve bitki öldürücü kimyasala dayanıklı bitkinin tarlada büyümeye başladığının görüldüğünü belirten araştırmacılar, deneyde genetiği değiştirilmemiş başka bitkilerin de kullanıldığını ve bunlardan da bazılarının yaşadığını bildirdiler. İsveçli bilim adamları, özellikle genetiği değiştirilmiş kolza bitkisinin bitki öldürücü kimyasallara karşı çok dayanıklı olduğunun altını çizdiler.

2 Mart 2008 Pazar

Bir Kutup Annesinden İnsanlığa


Adı 'kar tanesi' anlamına gelen Flocke geçen ay insanların kalbinde önemli bir yer kazanmıştı. Yavru kutup ayısı, bir kameranın varlığından rahatsız olan annesi tarafından yenmek üzereyken kurtarılmıştı.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=249076


Anne şöyle diyordu;
Çok güzelsin bebeğim
Çok safsın
Bembeyaz tüylerinle kutba aitken
Şimdi burdayız
Küçük sevimsiz bir yerde
Ne yapacağımı bilmiyorum
Buzlar hızla eriyor
Geleceğin ne olacak
Bu alev gibi göğün altında
Ben gidince ne yapacaksın
Hayır buna katlanamam
İnsanlar kendilerini merhametli sanıyorlar
Bizdeki kalp değil içgüdü derler..
Halbuki dünyaya yaptıklarına bir baksalar bebeğim
O yüzden seni öldürmeyi düşündüm
Hiçbir parçanı o insanlara vermeden
Ve çabuk ölmeyi dileyerek
Biz birer hayvan olarak elimizden geleni yaptık
Artık herzaman sandıkları gibi
Son sözü insan söylemeyecek..